19 Aǧustos 2017 Cumartesi itibariyle arkadaşımız ve meslektaşımız Dogan Akhanlı’nın Granada’da tutuklandığı haberini büyük bir kaygı ile öğrendik. Resmi kaynaklar tutuklama kararının, Türk hükümetinin isteği doğrultusunda İnterpolun kırmızı bültenine dayanılarak yapıldığını doğrulamış bulunmaktadırlar.
Akhanlı ve o sırada beraberinde olan Perihan Zeran 16 Ağustos 2017’den beri Granada’da tatil yapmaktaydılar. Kaldıkları otele 19 Ağustos tarihinde aramaya yapmaya gelen polisler kendisini aynı gün gözaltına almışlardır. Dava hakimi yurtdışı yasağı ve takibinde İspanyol yetkililerce gerçekleştirilecek düzenli kontrol ve de Akhanlı’nın pasaportunun geçici olarak el konulması şartı ile kendisini tahliye etmişlerdir. Akhanlı’nın avukatı Ilias Uyar, Madrid’deki Alman elçiliğinin ve de Eyalet hükümetinin Akhanlı’nın tutuklanmasından haberdar edildiğini doğrulamıştır. Ṣu an itibari ile yazara İspanyol hükümeti tarafından hukuki bir danışman sağlanıp sağlanmayacağı yönünde kesin bir bilgi teyit edilmemiştir. Bölgesel hükümet Akhanlı’nın Türkiye’ye iade edilmemesini talep etmiştir. Ṣu an itibariyle yazarın hangi gerekçe ile suçlandığı kesinlik kazanmış değildir.
Bu yakalama kararı kesinlikle hukuku hiçe saymaktır!
Doğan Akhanlı’nın tutuklanmasını kınıyor, ve de Türk hükümetinin kendisi hakkında ҫıkardığı tutuklama kararının kaldırılmasını talep ediyoruz. Bununla birlikte, İspanyol Hükümeti’nden yazara özgürlüğünü geri vermesini talep ediyoruz! Alman Hükümeti acilen yazar için gerekli hukuki danışmanlığı sağlamalıdır. Bu ve benzeri güncel olaylarda insan haklarını hiçe sayan tarihsel girişimlerin tehditkar bir biçim kazandığını görmekteyiz. Siyasi tutsakların Türkiye’ye iadesi durdurulmalıdır. Bölgesel yönetimin, ve de tüm Bundestag parlamenterleri ile Alman hükümetinin iade taleplerini önüne geçmesi yönünde karar alıp, temel özgürlükleri güvence altına almasını talep ediyoruz. Özgürce yaşamanın teminati olan küresel dayanışmanın erekliliğini yeniden vurguluyor ve de bu talebimizi Türkiye’de haksız bir şekilde tutuklu bulunan bütün gazeteciler için yineliyoruz.
Yazar hakkında
PEN üyesi olan Akhanlı, yayınları ile Türkiye’deki Ermeni Soykırımını konu alan calışmaların destekçisi olmuştur. Bu calışmaları bir cok tarihsel şiddet ve soykırım hikayeleri üzerinden kendini yapılandırmıştır. Ermeni Soykırımı, Yahudi Soykırımı, Kürt halkına uygulanan baskılar, NSU* terörü ve Almanya’da göçmenlere yönelik olan ırkçılık gibi süregelmiş olayların yanı sıra Ovaherero ve Nama’da gerçekleşen soykırımlar da Akhanlı’yı kendisinin deyimiyle ‘küresel demokratik hümanizmi temellendirecek uluslrötesi bellek kültürünün bir parçasi’ olmaya itmiştir.
1991’de Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakıldığından beridir, Doğan Akhanlı Almanya’da yaşamaktadır. Kendisi sadece ve sadece Alman vatandaşıdır. 1991’de, Ermeni Soykırımı hakkında yazan ve bu nedenle hayatını kast edici tehdirlere maruz kalmış muhalif bir demokrat olarak ülkesini terk etmiştir. Kendisi bu tarihten beri ülkesine dönememektir. Türk hükümeti Osmanlı döneminde gerçekleştirilen ve 1.5 milyon kişinin ölümü ile sonuçlanan soykırımı tanımamakta, ve bu konuya ışık tutma hedefinde olan her türlü girişimi suçlu kılmaktadır. Bu bağlamda, özellikle 2016 Haziran’ında Bundestag’ın tamamının oybirliği ile kabul ettiği Ermeni Soykırımı tasarısı ile beraber Akhanlı Turk hükümetini defalarca eleştirmiştir. Bu eleştirilerin takibinde, Erdoğan ve diğer milliyetçiler diplomatik bir tepki icin türlü yollar aramış ve sonunda kendilerinin Bundestag’a bedel ödeteceğini düsündükleri bir plan açıklamışlardır.
Muhalif bir gazeteci olarak Akhanlı, Erdoğan hükümeti dönemi Türkiye’de yürürlükte olan baskıcı ve demokratik olmayan gelişmeler hakkında da yazmıştır. Geçiğimiz Mart’ta, ‘ifade özgürlüğü uluslararası bir haktır’ sloganı ile darbe girişiminden beridir Türkiye’de tutuklu bulunan 160 gazeteci ile dayanışmak amacıyla Türkiye’yi 2017 başında terk etmek zorunda kalan gazeteci Can Dündar ile beraber Köln’deki WDR Funkhaus sahnesinde yer almıştır. Bu etkinlik, Erdoğan’ın şahsen mahkum ettirdiğini ifade ettiği Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in mahkumiyetine bir tepki olarak düzenlenmiştir.
Bir ҫok uluslararası demokratik kanunu ihlal eden ve Türkiye’de baskıcı bir rejim inşaa eden Erdoğan siyaseti uzun süredir Türkiye’nin ulusal sınırlarını aşmış bir hal almıştır. Türkiye’nin önayak olduğu benzer bir Kırmızı Bülten ile 4 Ağustos 2017 tarihinde Barcelona’da tutuklanan ve İsveç’te ikamet eden bir başka muhalif gazeteci Hamza Yalçın olayı bu örneklerden sadece bir tanesidir. Yalçın bu tarihten beridir İspanya’da duruşmaşının gerçekleçmesini beklemektedir. Türk hükümeti Yalçın’ın Türkiye’ye iadesini talep etmektedir. Devlet baskısının insan hakları ihlali sayılmasından ötürü, İspanyol kamu avukatı sözkonusu iadenin ‘kabul edilemez’ olduğunu açıklamıştır.
Yakın zamanda yaşanan bu tutuklamalar hiçbir şekilde tesadüf değildir. Ṣimdi İspanya’da da görüldüğü üzere, Erdoğan uzun süredir Almanya’nın iç politikasını etkilemekte ve bu şekilde kendi gücünü sınır ötesine taşıyarak yaratmaya calıştığı baskıcı sisteme uymayan her muhalifi susturma gayretindedir. Bu şekilde Avrupa’lı ve demokrat yurttaşların değerlerinin ön planda tutulması gereken AB üyesi diğer ülkelere de baskı uygulamayı amaçlamaktadır.
Erdoğan karşıtı muhalif gazeteci ve demokratlar, Türkiye dışında bile güvende değillerdir! Erdoğan, muhalif gazetecileri tutuklayabilmek icin uluslararası polis şartnamelerini suistimal etmektedir. AB üyesi devletler ise bu durumu görmezden gelmekte, hatta desteklemektedirler! Bu durumda soruyoruz: Yurttaş hakları ve ifade özgürlüğü temelindeki ilkeleri göz önüne alındığında, Alman hükümeti ve Avrupa Birliği hangi gerekçeler ile bu
durumu kabul edebilir? Avrupa’nın Erdoğan’a bağımlılığı derhal sona erdirilmelidir. En önemlisi, hiçir işlevi olmayan AB-Türkiye göçmen anlaşması sonlandırılmalıdır. Arkadaşımız Doğan geçen yılın sonunda 92’de Mölln’de yaşanan ırkçı saldırılara ithafen yaptığı etkili konuşmasında bizlere bu etkinlikle sadece yaşanan bu saldırıyı değil, bu ve diğer her diyardaki saldırıları da hatırlattığımızı söylemişti. Tam da bu neden ötürü, yazarın sözünü ettiği uluslarötesi bellek kültürünü oluşturmalı ve bu alanın görünürlülüğunu arttırmaliyiz. Ҫoğunluk olan bizler, ayağa kalkmalı ve ‘burdayız’ diye haykırmalıyız! Bu nedenle her zaman
burada ve her yerde olduğumuzu dile getirmekten ҫekinmemeliyiz! Cünkü göçmenliğin küresel bir hal aldıgı bu baskıcı ve anti-demokratik yönetimlere ancak uluslar ötesi dayanışma ile karşı koyabiliriz! Doğan Akhanlı’nın koşulsuz tahliyesini desteklemek ve iadesini önlemek için aşağıdaki adreslere yazabilirsiniz:
Federal Almanya İnsan Hakları ve İnsani Yardımdan Sorumlu Komisyon Ǘyesi, Bärbel Kofler =
menschenrechtsbeauftragte@auswaertiges-amt.de
Federal Almanya Adalet Bakanlığı – poststelle@bmjv.bund.de
Berlin İspanya Konsolosluğu – e mb.berlin.inf@maec.es
İspanya Adalet Bakanlığı – p rensa@mjusticia.es
(*) Gizli Nasyonel Sosyalistler veya NSU (Almancasi: National Socialist Underground) 1990’dan beri aktif olan ve en az 10 kişinin ölümünden sorumlu bir Neo-Nazi teror örgütüdür.